Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası: Zorunlu eğitimin kısaltılması kamusal eğitimin tasfiyesi anlamına gelmektedir

Tüm Öğretmenler Birliği Sendikası (TÖBSEN), “Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in iktidarın isteği doğrultusunda getirmek istediği ‘zorunlu eğitimin kısaltılması’ ve ‘3+1’, ‘2+2’ gibi modeller, eğitim sisteminde bir reform değil; kamusal eğitimin tasfiyesi anlamına gelmektedir. Bu adımlar, yıllardır parça parça yok edilen laik, bilimsel ve kamusal eğitim anlayışını tamamen hedef almaktadır” açıklamasını yaptı.

TÖBSEN tarafından zorunlu eğitimin kısaltılmasına yönelik çalışmalara ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Sendikanın Yürütme Kurulu Başkanı Deniz Ezer, şu ifadeleri kullandı:

“Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in iktidarın isteği doğrultusunda getirmek istediği ‘zorunlu eğitimin kısaltılması’ ve ‘3+1’, ‘2+2’ gibi modeller, eğitim sisteminde bir reform değil; kamusal eğitimin tasfiyesi anlamına gelmektedir. Bu adımlar, yıllardır parça parça yok edilen laik, bilimsel ve kamusal eğitim anlayışını tamamen hedef almaktadır. Bugün iktidar fırsat eşitsizliği, eğitimin sınıfsal boyuta gelmesi ve piyasaya açılması, eğitimin gerici ellere teslim edilmesi gibi ideolojik dayatmalardan vazgeçip akademik, bilimsel ve kamusal eğitime dönmesi gerekirken, bir çözüm yoluymuş gibi, zorunlu eğitimi 12 yıldan daha aşağıya çekmek, özellikle yoksul ailelerin çocuklarını erken yaşta okul dışına itmek anlamına gelir. Bu durum, çocuk işçiliğini, erken yaşta evlilikleri ve toplumsal eşitsizlikleri artıracaktır.

Öte yandan kız çocuklarını eğitim-öğretim sürecinden koparacak bir adım atılmaya çalışıldığının farkına varılmalıdır. Bugün dahi pek çok kız çocuğu, ekonomik gerekçeler, toplumsal baskılar ve kültürel engeller nedeniyle eğitimin dışına itilmekteyken, zorunlu eğitimi kısaltmak bu süreci hızlandıracak, kız çocuklarının yaşam hakkını dahi tehdit edecektir. Bakan Tekin’in ‘3+1’, ‘2+2’ gibi formüllerle tanımladığı yeni yapı, çocukları erken yaşta yönlendirme ve elemeye tabi tutma sistemidir. Bu, eğitimi kamusal bir hak olmaktan çıkarıp piyasanın ve tarikatların ihtiyaçlarına göre biçimlendirilmiş bir iş gücü planlaması haline getirmektedir. Çocuklarımızın sanat, spor ve bilim alanındaki yeteneklerini geliştirmeleri için kurulan okullar, bugün piyasanın ve dini yapılanmaların taleplerine teslim edilmek istenmektedir. Bilimsel, laik ve özgür birey yetiştiren eğitim kurumlarının yerini, ideolojik olarak yönlendirilmiş, sorgulamayan ve itaat eden bir öğrenci profili hedefleyen bir yapı almaktadır.

Ders saatlerinin azaltılması sadece öğrencilerin değil, öğretmenlerin de yaşamını doğrudan etkileyecektir. Binlerce öğretmen bu düzenlemeyle birlikte norm fazlası durumuna düşecek, yıllardır emek verdiği okuldan, öğrencisinden, alanından koparılacaktır. Atama bekleyen öğretmenler bir yana, hâlihazırda görev yapan öğretmenler de norm fazlası tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. Bu, hem mesleki güvencesizliği derinleştirecek hem de eğitim kurumlarındaki istikrarı bozacaktır. Bugün geldiğimiz noktada, eğitimin bir bütün olarak ilerlemesini sağlayan Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ruhu yok edilmiştir. Yerine getirilen ‘parçalanmış eğitim sistemi’, ülkenin geleceğini karartmaktadır. Özünde ise bu politikalar, eğitimi cemaatlere ve tarikatlara teslim etme adımlarının birer yansımasıdır. Eğitim sistemi paramparça edilmiş, birliğini ve kamusal karakterini kaybetmiştir.

Oysa yapılması gereken, eğitimi kısaltmak değil; eğitimde niteliği ve eşitliği yükseltmektir. Çocuklarımızın yaratıcı, özgür düşünen, bilimle yoğrulmuş bireyler olarak yetişmesi için kamusal, laik ve eşit bir eğitim sistemi zorunludur. Eğitim hakkı bir lütuf değil, anayasal bir haktır. Hiçbir bakanın ‘model denemesi’ bu hakkı budayamaz. Bizler, çocuklarımızın geleceğini piyasaya ve tarikatlara teslim etmeyeceğiz. Eğitim halkın hakkıdır, sermayenin değil!” (ANKA)

Author: can tok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir